Kayıtlar

Aklın Zincirlerini Kırmak

Resim
  “İman, Sorgulama ve Yüzleşme Cesareti” Bazı sorular vardır, cevabı kadar cesareti de değerlidir. “Ben kimim?” “Neden yaratıldım?” “Allah varsa neden kendini göstermiyor?” Ve en önemlisi: “İman etmişken hâlâ neden sorular soruyorum?” İşte bu deneme, inanan bir beynin, susmayan bir kalbin ve asla kandırılamayan bir vicdanın çığlığıdır. Sorgulamak Fesatlık Değil, Fıtrattır Hz. İbrahim gökyüzüne baktı. Yıldızı gördü. "İşte bu benim Rabbim" dedi. Ama yıldız kayboldu. Ardından ayı gördü, sonra güneşi... Hepsi kaybolunca dedi ki: “Ben, batanları sevmem.” Bu neydi biliyor musun? İmanın doğum sancısıydı. Karanlıktan aydınlığa çıkan bir aklın, gözlemin, sorgulamanın ve son durakta imanla buluşan bir ruhun yolculuğu… İbrahim’in Allah’a "Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demesi bile iman zayıflığı değil, imanını aklıyla mühürleme arzusuydu. Bu, aklın ihaneti değil, imanına sadakatidir. Aklı Dışlamak, İmanı Çürütür Gazâlî çok büyüktür, eyvallah. Ama ...

Ben Halkçıyım – Ne Sağcıyım, Ne Solcu

Resim
Ben Halkçıyım – Ne Sağcıyım, Ne Solcu Ben ne milliyetçiyim, ne komünistim, ne faşistim. Ben halkçıyım kardeşim. Ne bir partiye taparım, ne bir lidere. Ben fikre bakarım, duruşa, ahlâka, emeğe bakarım. Devletle yasalar çerçevesinde yaşarım. Ne devlet düşmanıyım, ne de devlet yalakası. Devlet, hizmet ettiği sürece makbuldür. Zulmederse karşısında ilk ben dururum. Ama “devlet yıkılsın, kaos gelsin” diyen zibidilerle de işim olmaz. Ben bu topraklarda doğdum. Babam 1931 doğumluydu. Karayollarında çalıştı, 7 çocuk büyüttü, ölene kadar maaş aldı. Kimse “Kürtsün, çalışamazsın” demedi. Demek ki mesele etnik kimlik değil, dürüstlük ve çalışkanlıkmış. Aziz Sancar Kürt’tü, Nobel aldı. Özal Kürt’tü, Cumhurbaşkanı oldu. İş adamları, hakimler, öğretmenler, mühendisler... Hepsi Kürt’tü, devlet “senin diploman geçersiz” demedi. O zaman bu ülke imkân vermedi diyene şunu sorarım: Sen ne yaptın? Okudun mu? Çalıştın mı? Ürettin mi? Ben tembelin, cahilin, hazıra konanın karşısındayım. Sloga...

Yazmak Yetmez, Yakmak Gerek – Bölüm II

Resim
 Önceki yazılarımızda " Yazmak Yetmez, Yakmak Gerek – Biz Neden Yazarız? " demiştik. Bu yazı dizimizde devamı yazıyoruz... Yazmak Yetmez, Yakmak Gerek – Bölüm II “Sessiz Kalemler” Yazmak da bir tür oynamaktır. Ama sıradan bir oyun değil bu. Yazar; sahneyi kuran bir senaristtir. Aynı zamanda sahneyi yöneten bir yönetmen. O sahnede oynayan tüm karakterlerin ruhudur. Ve o hikâyeyi yaratan tanrıdır. Her kelimesinde bir kader, her satırda bir nefes, her bölümde bir dünya vardır. Sanat ne olursa olsun – yazı, görsel, sahne ya da ses – ayrılmaz bir ana temele bağlıdır: İnanç. Önce sen inanmalısın. Bir okuyucuya, izleyiciye, herhangi bir insana bir şeyi hissettirmek istiyorsan, önce sen o duyguyu inşa etmiş, yaşamış ve hazmetmiş olmalısın. Yani yazar; kendi satırlarını yazarken önce kendiyle yüzleşmelidir. Şu soruyu kendine sorabilmeli: “Ben bu yazıya inandım mı?” Çünkü inanmadan yazılmış her satır, karşı tarafa boş bir ses gibi ulaşır. Söz vardır sarsar, söz vardır unutt...

Erkeklere Özel Taşların Detaylı Anlatımı

Resim
 Bir önceki yazımızda " Kadınlara özel taşların detaylı anlatımı " yazımızı yaşmıştık ve bu yazı dizimizde sırasıyla erkek ve dişi taşları yazacağız. Bu sayfamızda " Erkeklere özel taşların detaylı anlatımı " ele alacağız. Erkeklere Özel Taşların Detaylı Anlatımı “Eril Gücün Taşlarla Kurduğu Kadim Bağ” Erkeklik, yalnızca bir bedenin biçimi değildir. Eril enerji; yön veren, koruyan, sınır çizen ve taşıyan bir kuvvettir. Kadın nasıl doğuruyorsa, erkek de yön verir. Kadın içe akıyorsa, erkek dışa vurur. Ve bu enerji farkı doğada sadece insanla sınırlı değildir; taşlarda da bu ayrım titreşim olarak mevcuttur. Kadına yoldaşlık eden taşlar kadar, erkeğe kalkan olan, içindeki kararsızlığa yön çizen, gücünü hatırlatan taşlar da vardır. Ama burada önemli olan şey, bu taşların kişisel gelişimle birleşen anlamları dır. Çünkü bugün erkek olmak sadece kaslı olmak değil; duygularıyla yüzleşen, karar alabilen, denge sağlayan biri olmaktır. İşte bu yazıda, eril enerjiyi taşıy...

Kadınlara Özel Taşların Detaylı Anlatımı

Resim
 Bir önceki yazımızda " Doğanın Sırrı Taşların Cinsiyet " yazımızı yaşmıştık ve bu yazı dizimizde sırasıyla erkek ve dişi taşları yazacağız. Bu sayfamızda " Kadınlara özel taşların detaylı anlatımı " ele alacağız. Kadınlara Özel Taşların Detaylı Anlatımı “Dişil Enerjinin Taşlardaki Yansıması” Kadın dediğin şey sadece bir cinsiyet değildir. Kadın, doğanın yürüyen biçimidir. Büyütendir, koruyandır, taşıyandır. Sadece bedeninde değil, ruhunun her kıvrımında yaşamın izini taşır. Kadınlık bir rol değil; bir frekans , bir enerji biçimi , bir varoluş amacı dır. Ve bu enerji, evrende yalnız değildir. Toprakta, suda, yıldız tozunda... ve özellikle taşlarda yankısını bulur. İşte biz bu yazımızda, kadının bu kadim enerjisine en çok uyumlanan taşları ele alacağız. Ama önce şu sorunun yanıtını netleştirelim: Kadına iyi gelen taş ne demektir? Bu, modaya göre takılan bir aksesuar değil. Bu, kadının bedeniyle, ruhuyla, hormonlarıyla, kalbiyle ve sezgileriyle rezonansa giren, ...

Doğanın Sırrı Taşların Cinsiyet

Resim
Bir Önceki Yazımızda Doğal Taşlar nedir, Ne İşe yarıyorlar? başlığıyla yazmıştık.  Bu yazımızda ise  Doğanın Kalbindeki Cinsiyet: Dişi ve Erkek Taşlar Üzerine yazacağız. Taş dediğin sadece sertlik midir? Yoksa geçmişin, bedenin ve ruhun titreştiği bir yankı mı barındırır içinde? İnsanoğlu binlerce yıldır taşları sadece süs değil, aynı zamanda birer şifa, koruma ve dönüşüm aracı olarak gördü. Ama bir gerçek genellikle göz ardı edildi: Her taş aynı değildir. Taşlar da tıpkı insanlar gibi dişi ve erkek enerji taşırlar. Bazıları doğurgandır, bazıları ise nüfuz edicidir. Bazıları içine işler, bazıları dışa vurur. Bazıları sakinleştirirken bazıları harekete geçirir. İşte bu yazı dizimizde, taşları sadece sertlikleriyle değil, cinsiyetleriyle, renkleriyle ve ruhsal kodlarıyla konuşacağız. 1. Kadınlara İyi Gelen Taşlar Doğuran, Dişi, İçe İşleyen Taşlar Bu taşlar, içeri doğru akan bir enerjiye sahiptir. Kadının iç dünyası gibi, derin, sezgisel ve kabullenicidir. Dişil taşlar gene...

El-Kibrit El-Ahmar (Yakut-Tılsım)

Resim
Kırmızı Kibrit ve Felsefî Anlamı Gençlik yıllarımda gizli ilimlere merak sarmıştım. Sıradan bir merak değildi bu... İçimde bir şey vardı. Anlam arayan bir şey... Sadece bildiklerimle değil, bilinmeyenlerle de hesaplaşmak istiyordum sanki. Bir yandan inancımı yaşar, bir yandan bu dünyanın görünmeyen yüzüne dokunmak isterdim. Araştırdıkça önüme kitaplar çıkmaya başladı. Tozlu, yıpranmış, bazı sayfaları eksik, bazı satırları sanki bilerek silinmiş gibi olan kitaplar... Bunlar öyle kitabevlerinden alınan kitaplar değildi. Bir dostun önerisiyle, bir hacının sandığından, bir kütüphanenin en arka rafından çıkan eserlerdi. Şemsü’l Maarif, Gizli İlimler Kitabı, Şihrul Kehhân, Şumûsu’l Envâr, Lül’lû vel Mercân fî Teşrîh-i Mulûk-i Can... Hepsi başka bir kapı aralıyordu. Zamanla okumak benim için yemek gibi oldu. Uyumuyordum. Günler, haftalar hatta aylar boyunca bu kitapların içinde kayboluyordum. Ta ki o konuya denk gelene kadar... El-Kibrit el-Ahmar – Kırmızı Kibrit Kitabın bir bölümünde k...